Hiçbir Şey ile Her Şey…

15 Ağustos 2022

Geçenlerde pazara çıktım. Pazaryerine girmek üzereyken önümdeki anne yedi sekiz yaşlarındaki oğluna “Bak şimdi söylüyorum, sonra benim canımı sıkma; hiçbir şey istemeyeceksin.” dedi. Çocuk bir iki itiraz edecek oldu, anne dinlemedi bile “Hayır dedim, hiçbir şey isteyemezsin.”

İletişimde sık sık karşımıza çıkan uyarılardan biri de kesinlik içeren kelimeleri yerli yersiz kullanmamamız şeklindedir: Bir Bond romanın da başlığı olanı en çok bilinenidir -ve bence de doğrudur: Asla asla deme… Ya da “Ben katiyen, ben hiçbir zaman, bundan sonra kesinlikle, bir daha hiç…” gibi ifadelerin kullanımının son derece sınırlı olması gerektiğine ben de katılıyorum.

Bu yazıda buna benzeyen iki ifadeyi, çocuk yetiştirme bağlamında ele almak istiyorum: Hiçbir şey ile her şey. Bu iki ifade de aşırı iki ucu gösteriyorlar. Birinde hiçbir şey “serbest” değilken, diğerinde her şey “serbest”. 

Bir arkadaşım on bir yaşındaki çocuğu ile konuşuyordu. Çocuk, dersten ödevden bunalmıştı, “Hep ders, hep ders, ben insan değil miyim?” diye isyan ediyordu. Babası “Tatile az kaldı evladım, sık dişini, bir ay sonra her istediğini yapacaksın.” dedi.

Her iki olayda da iletişim bakımından büyük sakınca var. Nedenlerini inceleyelim: İlkinde durum şöyle gelişemez mi? Pazarda bir şey görürler ve çocuk ister. Bu öyle bir şeydir ki gerçekten çocuğun ihtiyacı da vardır, hatta belki de daha önce bunun üzerine konuşmuşlardır. Bu durumda da anne “Hayır alamazsın.” diyecek midir? Ya da tatilde, çocuk babaya “Baba, paraşütle atlamak istiyorum.” derse baba buna da “Tamam, atla.” diyecek midir? Anlatmak istediğim nokta şurası: “Hiçbir şey” ya da “her şey” sözcüklerini yerine getiremeyeceğimiz durumlar ortaya çıkabilir mi? Çıkarsa ve dediğimizin tersini yaparsak ne olur? Bir sosyolog olarak şunu söyleyebilirim; çocuğumuz sözlerimizi fazlaca dikkate almamaya başlar. Bu tür durumlar yaşandıkça, çocuk “Bunlar böyle der ama , sonra sözlerinden vaz geçiyorlar.” diye algılamaya, yani ebeveyninin güvenilmez olduğunu görmeye başlar. “Öyle derler ama biraz ısrar edersen vazgeçerler.” ya da “Beni teselli etmek için toz pembe bir yarın çiziyorlar ama gerçek öyle olmuyor.” demeye başlarlar. Bu iki algı da çocuğun güven ilişkisini zedeler.

Bu tür konuşmalarla ilgili bir başka nokta daha var: Çocuğun sınırlar bilincinin gelişmesi. Sınırlar bilinci disiplinin önemli yönlerinden biridir ve daha önce çokça belirttiğim gibi disiplin bir çocuğun geleceğini en çok etkileyen özelliktir. Çok dar (hiçbir şey) ve çok geniş (her şey) gibi ifadeler, sınırlarla ilgili önemli bir arıza ortaya çıkarmaktadır. Şöyle ki: 

“Hiçbir şey” ortamlarında, çocuklar kendi seçimlerinin ve güçlerinin öneminin olmadığını öğrenmeye başlarlar: “Hiçbir şekilde yanımdan ayrılma, hiçbir şey isteyemezsin, oraya gidiyoruz ama hiç kıpırdamayacaksın, hiç sesini çıkarma, hiç sözümü kesme…” gibi sınırlamalar, çocuğa hiç alan bırakmazlar. Yukarıda söz ettiğim gibi bunlara uyulmadığında çocuk verilen sözlerin önemli olmadığını anlamaya başlar. Ama uyulduğunda da bu kez kendi benliğini geliştiremez. Seçimlerinin, arzularının önemli olmadığını kavrayacaktır. Bu da onun kendisinden uzaklaşmasına, neyi istediğini bilmemesine yol açacaktır.

“Her şey” ortamlarında da sınır söz konusu değildir. “Her şeyi yapabilirsin, her şey serbest, her istediğini alabilirsin, her zaman dilediğini yapabilirsin, her şeye hakkın var, her şeyi sana göre ayarlayacağız...” gibi ifadeler çocuğa sonsuz bir alan tarifi yaparlar. Gene, eğer tutulmazsa güven sorunu yaratır. Ama tutulduğunda da çocuk bu kez sınırlarının farkına varmaz, giderek bencil biri olur. Hayattaki en ufak sınırlamaya, kısıta sinirlenmeye, öfkelenmeye başlar. Ayrıca sınırlar karşısında bocalamaya başlar. Başka insan ve canlılarla sağlıklı ilişkiler kuramaz, onların başladığı yerde kendi sınırının bittiğini göremez. Her istediği derhâl yerine gelecek sanmaya başlar. Ama hayat ona annesi ya da babası gibi davranmayacaktır, onun her istediği gerçekleşmeyecektir. Bu durumlarda da kolayca çökkünlük yaşayacak ve enerjisini yitirecektir. 

Çocuklar, hepimiz gibi, makul ve anlaşılabilir sınırları tercih ederler. Belirginlik ortamlarında kendilerini yönetmeyi daha kolay öğrenirler. Pazardaki anne şöyle diyebilir: “Evladım, evin ihtiyaçlarını alacağız. Elbette senin de istediklerin olacak, aşırıya kaçmadan bütçemiz elverdiğince birlikte konuşur ve alabileceğimizi alırız. Ama daha önce konuştuğumuz gibi abur cubur sağlığına zararlı olduğu için onlardan söz etmediğimi sen de biliyorsun.” Bu durumda çocuk kendini belli bir özgürlük alanı içinde ve aynı zamanda da kısıtlamalar içinde bulacak ve düşünüş ve davranışlarını buna göre kontrol etmeyi öğrenmeye başlayacaktır.

Diğer yandan derslerden içi şişmiş olan çocuğa babası “Görüyorum ki çok zorlanıyorsun. Ders ve ödevler senin geleceğin için önemli, ama şu an sana fazla geliyor ve bunu anlıyorum. Bir yandan da şöyle düşünebilirsin; derslerini başarıyla geçince yazın kafan daha rahat olacak, tatilin daha çok keyfini çıkaracaksın ve seninle beraber birçok ilginç deneyimler, güzellikler yaşayacağız. Yazla ilgili planını kafanda derslerle ilgili hiçbir problemin olmaksızın beraber yapabileceğiz, biliyorsun halanların yazlığına da gideceğiz. Onların köpeklerini çok seviyorsun, onunla nasıl keyifli vakitler geçireceksin kim bilir? Hem hatırlıyor musun, oradaki iskeleden nasıl denize giriyorduk, bol bol ve kafan rahat biçimde bunları ve kim bilir başka neleri yaşayabileceksin. Sen şimdilik derslerine odaklan tatil planını rahat rahat beraber yaparız.” Bu durumda da çocuk, sorumluluklarını ve özgürlük alanlarını zihninde doğru biçimde yerleştirmeye başlayacak ve kendini daha güçlü hissedecektir.

Çocuklar kendilerini mantıklı bir biçimde sınırlayan ortamlarda kendilerini bulmakta, doğru seçimler yapmayı öğrenmekte, benliklerini kontrol etmeyi öğrenmekte, kişiliklerini geliştirmekte ve ayrıca hayatla daha sağlıklı bir ilişki geliştirmektedirler.

DANIŞMANA AİT SON PAYLAŞIMLAR